Güncelleme : 29 Haziran 1999 |
|
ADRES Mudanya Çarşısı A Blok No : 3 Tel./Fax: +90 224 543 01 41 Mudanya / Bursa / TÜRKİYE |
|
KARARIN TAM METNİ (Word 6.0/95 formatında Zip'li) MÜTALAA'nın TAM METNİ (Word 6.0/95 formatında Zip'li) TIKLAYIN |
|
Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın yargılandığı davanın bugün yapılacak 9. duruşmasını izlemek üzere Mudanya'dan İmralı Adası'na gidecek olanlar, güvenlik kartlarını almaya başladılar.Jandarma İlçe Komutanlığı'na saat 05.30'dan itibaren gelen müdahiller, müdahil avukatları, gaziler, yabancı temsilciler ve basın mensuplarına, İmralı Adası'na gidiş için gerekli güvenlik kartları verilmeye başlandı. İmralı Adası'na gidecek olanlar daha sonra Mudanya İrtibat Bürosu İskelesi'ne geçtiler. Deniz Otobüsü Akţemsettin, saat 07.30 sıralarında yolcularını bu iskeleden alarak İmralı Adası'na hareket edecek. Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında sanığa son sözü sorulduktan sonra kararın açıklanması bekleniyor.Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın yargılandığı davanın bugün yapılacak 9. duruţmasına katılacak olan sanık avukatları, İmralı Adası'na hareket ettiler. Sanık yakınlarının ise Ada'ya gitmediği görüldü. Sanık avukatları Hatice Korkut, Mükrime Tepe, İrfan Dündar, Mahmut Şakar, Niyazi Bulgan, Ahmet Avşar, Kenan Sidar, Aysel Tuğluk, Doğan Erbaş, Kemal Bilgiç, Mehmet Güneş ve Aydın Oruç, bu sabah Gemlik İlçe Jandarma Komutanlığı'na geldiler. Jandarma İlçe Komutanlığı'nda işlemlerin yapılmasının ardından sanık avukatları, Gemport Limanı'ndan İmralı Adası'na gitmek üzere Gazi yatıyla hareket ettiler. Sanık Öcalan'ın ailesinin bugün karar çıkması beklenen duruşma için Gemlik'e gelmediği gözlendi. Sanık avukatları, dün Öcalan'ın ailesinin, bugün yapılacak duruşma için İmralı Adası'na gitmeyeceğini açıklamışlardı.Mudanya'dan hareketten önce iskel ede bekleyen şehit yakınlarını deniz otobüsünden üzerlerindeki bayrakları sallayarak selamladılar. Deniz otobüsü, hareketinden sonra Mudanya İrtibat Bürosu iskelesi önünde 360 derece dönerek şehit yakınlarını selamlarken, deniz otobüsünde bulunan ţehit yakınları kaptanı alkışladılar. Deniz otobüsüne İmralı Adası'na kadar 2 sahil güvenlik botu eşlik etti ve havadan helikopterle güvenlik uçuşu yapıldı. Öte yandan, İmralı Adası'nın iskeleye bakan tarafının tepe noktasında beyaz taşlarla, ''Her sey vatan için'' yazısının yazıldığı görüldü.Kararın açıklandığı bugünkü duruşmada, mahkeme heyeti ve savcıların saat 09.45'te yerlerini almalarının ardından saat 09.47'de sanık avukatları salona girdi. Aynı anda sanık Abdullah Öcalan da duruşma salonuna getirilerek cam kafese konuldu. Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, duruşmayı açtıktan sonra Öcalan'a son sözünü sordu.Sanık Öcalan, son sözünde şunları söyledi: ''Vatana ihanet suçlamasını kabul etmiyorum. Vatanın birliği için, özgür yaşam için mücadele verdiğime inanıyorum. Cumhuriyete karşı değil demokratik cumhuriyet için mücadele ettiğime inanıyorum. Tarihi yanlışların büyüttüğü sorun umarım çözüme ulaşır. Bu dava, buna katkı sağlasın istiyorum. Bundan sonra demokratik cumhuriyet ekseninde adil ve gururlu bir barış ve kardeşlik için başlangıçtaki kararlı sözümü, çağrımı tekrarlıyorum: İnsanlığı, devleti ve tüm toplumsal güçleri üzerine düşeni yapmaya çağırıyorum. Ülkenin geleceğinin savaştan değil, barıştan geçtiğine inanıyorum. Herkesi selamlıyorum.'' Öcalan'ın son sözlerini tamamlamasının ardından mahkeme heyeti karar için saat 09.56'da müzakereye çekildi. Mahkeme heyeti yaklaşık yarım saat süren müzakerenin ardından kararını açıklamak için salona döndü. Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, salonda bulunanların hüküm fıkrası okunurken ayağa kalkmalarını istedi ve daha sonra kararı okudu. Ankara 2 No'lu DGM, terör örgütü elebaşını Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinde düzenlenen vatana ihanet suçundan idama mahkum ederken, sanığa, TCK'nın 59. maddesinde öngörülen ceza indiriminin uygulanmasına yer olmadığına ve ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanmasına da hükmetti. Kararın okunmasından sonra mahkeme salonunda bulunan müdahiller ile şehit yakınları hep birlikte İstiklal Marşı söylerken, Mudanya'da sonucu bekleyen şehit yakınları da sevince boğuldular. Birçok şehit yakınının gözyaşlarını tutamadığı görüldü. Balıkesir Şehit Aileleri Yardımlaşma Derneği, idam kararını farklı bir şekilde kutladı. Dernek Başkanı Soner Akalp başkanlığında ilçeye gelen 202 şehit ailesi, kararın ardından, Mütareke Meydanı'nda toparlanarak, Balıkesir'den getirdikleri Pamukçu Halk Oyunları ekibinin davul zurnalı gösterisine eşlik ettiler. Bu arada ağlayan bir şahit annesini, diğer bir şehit annesi, ''Ağlama... Bugün bizim bayramımız. Bugün eğlenme günüm üz, gülme günümüz'' diyerek teskin etti. Bu arada, şehit yakınlarını ziyaret eden Kaymakam Mustafa Esen de, ailelerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Esen'e, dava süresince kendilerine her türlü yakınlığı gösterdiği için teşekkür eden şehit yakınları, Kaymakam'dan hakkını helal etmesini istediler. Öte yandan, heyecana ve sıcağa dayanamayan bazı şehit yakınlarının baygınlık geçirdikleri görüldü. Şehit yakınları, ambulanslarla Mudanya Devlet Hastanesi'ne kaldırıldılar. Bayılanlardan birine, doktor olan sanatçı Cüneyt Arkın ilk müdahaleyi yaptı. |
9. GÜN (29/06/1999) KARAR: ÖLÜM CEZASIAnkara 2 nolu DGM tarafından, TCK'nın 125. Maddesi uyarınca "Vatana ihanet" suçundan ölüm cezasına mahkum edildi.
Ö calan son sözlerinde; "ülkenin geleceğinin savastan değil, barıştan geçtiğine inanıyorum. Herkesi Selamlıyorum" dedi.
Mudanya'da ise İmralı'dan TRT aracılığıyla idam kararını alan şehit yakınları bugün eğlenme gülme günümüz diyerek gözyaşlarını sevinç gözyaşlarına bıraktılar. Ve 30bin kişinin katili Öcalan'ın maketini yaktılar. |
Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın İmralı Adası'ndaki duruşmalarını izleyecek müdahiller, müdahil avukatları, gaziler, yabancı temsilciler ile basın mensupları Ada'ya gittiler. Deniz otobüsü, saat 07.45'te Mudanya İrtibat Bürosu İskelesi'nden hareket etti. Sanık Öcalan'ın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında, sanık avukatları esas hakkındaki savunmalarını sürdürecekler. Ada'ya saat 07.00'de hareket etmeleri gerekirken, Gazi Yatı kaptanının denizdeki fırtına ve dalganın sefer için uygun olmadığını belirtmesi üzerine limanda uzun süre bekleyen sanık avukatları ve yakınları, daha sonra Mudanya'dan gelen Sahil Güvenlik'e ait ''TCSG 84 Botu'' ile saat 08.45'te İmralı Adası'na hareket ettiler. Davanın bugünkü duruşmasında esas hakkındaki savunmasını sürdürecek olan sanık avukatlarının, yanlarında 7 klasör evrak götürdüğü görüldü.Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, duruşmanın başlangıcında sanık avukatlarına, esas hakkındaki savunmaya bugün kimin devam edeceğini sordu. Sanık avukatları, Mükrime Tepe'nin savunmaya devam edeceğini bildirdiler ve ekleriyle birlikte yaklaşık 350 sayfayı bulan savunmayı bugün tamamlayacaklarını kaydettiler. Daha sonra avukat Mükrime Tepe, esas hakkında hazırladıkları ve dün Niyazi Bulgan tarafından okunmaya başlanan savunmaya okumaya devam etti. Davanın İmralı Adası'nda yapılan 8. duruşmasında, dün sanık avukatı Niyazi Bulgan tarafından okunmaya başlanan esas hakkındaki savunmaya, bugün 39'uncu sayfadan itibaren sanık avukatı Mükrime Tepe devam etti. Tepe, ''Türkiye'de Kürtler var mı?'' sorusuna Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, başbakanlığı döneminde ''Türkiye'de Kürtler de var'' diyerek resmi yanıt verdiğini, Türkiye'de belirli dönemlerde olağanüstü durumların yaşandığını ve olağanüstü yönetimlerin işbaşına geldiğini savundu. Tepe, günümüzde ise OHAL ile özel yönetim, DGM'ler ile özel mahkeme, Terörle Mücadele Kanunu ile de özel yasanın uygulandığını ileri sürdü. Mükrime Tepe, savunmasında DGM'leri de eleştirerek, bu mahkemelerin tarafsız ve bağımsız olmayan özel mahkemeler olduğunu iddia etti. DGM'lerin olağanüstü mahkemeler olduğunu da ile ri süren Tepe, bu mahkemelerin bu gerekçeyle ''tabii hakim güvencesi''ne ve ''tabii hakim ilkesi''ne aykırı olduğunu öne sürdü. DGM'lerin uzmanlık mahkemeleri de olmadığını savunan Mükrime Tepe, uzmanlık mahkemelerinin ticaret ve iş mahkemeleri gibi mahkemeler olduğunu bildirdi. DGM'lerin siyasi mahkemeler olduğunu ve bu mahkemelerin çağdışı suç tiplerini yargıladıklarının görüldüğünü ileri süren Tepe, hakimlerin atama durumu, bu mahkemelerde askeri hakim bulunması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/1. maddesine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle DGM'lerin tarafsız ve bağımsız olmadığını savundu. Tepe, Müvekkili Sanık Abdullah Öcalan'ın esas hakkındaki savunmasında, örgütün yaptığı eylemlerden dolayı birinci derecede sorumlu olduğunu belirttiğini ve bu sorunun çözümü konusunda demokratik çözüm önerilerinde bulunduğunu hatırlattı. Avukat Tepe, terör örgütünün kuruluşundan bugünkü geldiği noktaya ilişkin açıklamalarda da bulundu.Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Doğan Erbaş, OHAL bölgesinde yaşayanların 20 yıldır olağan koşullarla tanışamadığını iddia etti. Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yargılandığı davanın İmralı Adası'ndaki 8. duruşmasının öğleden sonraki bölümü saat 13.55'te başladı. Sanık avukatlarından Doğan Erbaş, savunmanın 81 sayfalık bölümünü özetleyerek okudu. Sanık Öcalan'ın yargılandığı davanın ''sosyal ve siyasal açıdan toplumsal önem taşıdığını'' öne süren Erbaş, OHAL bölgesinde 20 yıldır olağanüstü rejimlerler uygulandığını söyledi. Avukat Erbaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvuruların yüzde 65'nin Türkiye'den yapıldığını ve bu baţvuruların OHAL bölgesindeki ''hak ihlallerini'' içerdiğini savundu.Düşüncelerinden ötürü birçok kişinin ceza aldığını da iddia eden Erbaş, buna örnek olarak sosyolog yazar İsmail Beşikçi'yi gösterdi. Sanık avukatı Erbaş, OHAL bölgesinde ''özel hukuk sisteminin uygulandığını'' da savundu. Erbaş, OHAL bölgesinde faili meçhul cinayetlerin sayısının fazla olduğunu da iddia ederek, TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu'nun kurulmasını da buna bağladı. -SAVCININ UYARISI- OHAL bölgesinde gözaltında işkence yapıldığı iddiasında bulunan avukat Erbaş'ın savunması sırasında Cumhuriyet Savcısı Talat Şalk araya girerek, ''Anlatılanların savunmayla alakası yok'' dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, sanık avukatından savunmasını özetlemesini istedi. Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin ''zor şartlarda yaşamalarına yol açan olumsuz koşulların bulunduğunu'' öne süren Doğan Erbaş, cezaevlerinde 10 bini aţkın ''politik tutuklu'' bulunduğunu söyledi. Erbaş, ''dil konusundaki baskıların devam ettiğini'' öne sürerek, bu konuda yapılan düzenlemelerin yeterlilikten uzak olduğunu savundu. Anayasa Mahkemesi'nce kapatılan Demokrasi Partisi (DEP) konusuna da değinen Erbaş, bu partinin ''kürt halkının sorunlarını'' çözecek bir anahtar olarak kurulduğunu iddia etti. -''KAHVEHANE DEĞİL, MAHKEME''- Bu arada, sanık avukatlarından Kemal Bilgiç, müdahil avukatlarından birinin kendilerine küfür ettiğini öne sürerek, daha önceden de bu tür sataşmalar olmasına rağmen sessiz kalmayı tercih ettiklerini ifade etti. Mahkeme Başkanı Okyay, sanık ve müdahil avukatlarına yönelik olarak ''Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun. Bu kahvehane değil, mahkeme'' diye uyarıda bulundu. Müdahil avukatlarından Şevket Can Özbay, sanık avukatlarına ''vatan haini'' deyince, sanık avukatları bunun tutanağa geçirilmesini istediler. Başkan Okyay, avukat Özbay'ın sözünü tutanağa geçirdi. Tutanağa geçirme işleminin ardından müdahiller ve avukatları hep bir ağızdan tepki gösterdiler. Başkan Okyay, tekrar uyarıda bulunarak, duruşmanın düzenini bozan ve konuşanların dışarı çıkarılması konusunda salonda görev yapan jandarmalara talimat verdi. Bu sırada bir şehit babası fenalık geçirdi. Şehit babasına müdahaleyi salon dışındaki fuayede görevli doktorlar yaptı. Daha sonra savunma avukatlarından Kenan Sidar, savunmanın 40 sayfadan oluşan bölümünü mümkün olduğu kadar özetleyerek, okuyacağını söyledi. Avukat Sidar, ''Demokratik cumhuriyet ve demokratik cumhuriyette kürt sorununun çözümü'' konusunda görüşlerini anlattı. Sidar, demokrasinin ABD, Avrupa istiyor diye değil, ülke insanının ihtiyacı için varolması gerektiğini kaydetti. -SAVUNMANIN TALEBİ- Daha sonra Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, sanık Öcalan'a, avukatlarının savunmasına ekleyecek birşey olup olmadığını sordu. Öcalan, ''Avukatların savunmalarına fazla bir şey demeyeceğim. Ben kendi savunmamı verdim. Ancak katıldığım yerleri de vardır'' dedi. Müdahil avukatı Cahit Torun, Sanık Öcalan'a savunmasında bir kısıtlama olup olmadığının sorulmasını istedi. Soru üzerine Öcalan, ''Mahkemenizde söylemem gerekenleri söylediğime inanıyorum '' dedi. Mahkeme, sanık avukatlarının ekleriyle birlikte 15 klasör ve 350 sayfadan oluşan esas hakkındaki savunmalarının detaylarının incelenmesi amacıyla, dosyanın tetkike alınmasına ve sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı 29 Haziran 1999 Salı günü saat 10.00'a erteledi. Duruşmanın ertelenme kararından sonra müdahiller bağırarak, tepki gösterdiler. Başkan Okyay, bunun üzerine salonun bir an önce boşaltılmasını istedi. Bu sırada şehit yakınlarından bazılarının fenalık geçirdiği görüldü. Bu kişilere doktorlar anında müdahale ettiler.- DENİZ OTOBÜSÜ MUDANYA'YA GELDİTerör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın 8. duruşması için İmralı Adası'na giden deniz otobüsü, Mudanya'ya döndü. Mudanya İrtibat Bürosu İskelesi'ne saat 18.05'te yanaşan deniz otobüsü ile müdahiller, müdahil avukatları, gaziler, yabancı temsilciler ve basın mensupları Mudanya'ya geldiler. |
8. GÜN (24/06/1999) KARAR 29 HAZİRAN 1999'a ERTELENDİ. TCK'nın 125. Mad. Göre idamı isteniyor.
Savunmaya 39. Sayfadan itibaren sanık avukatı Mükrime Tepe dün kaldığı yerden devam etti. Apo ise savunması okunurken ara sıra uyuduğuda gözlendi.
Sehit yakınları ve gaziler 30 bin kisinin katili Apo'nun TCK'nın 125. Maddesine göre idamını istediler. |
Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın İmralı Adası'nda yapılacak 7. duruşması için, deniz otobüsü İmralı Adası'na hareket etti. Müdahiller, müdahil avukatları, yabancı temsilciler ile basın mensuplarını taşıyan deniz otobüsü, saat 07.30'da Mudanya İrtibat Bürosu iskelesin den İmralı Adası'na gitti. Duruşmanın, 15 günlük aradan sonra bugün başlayacak bölümünde, sanık Öcalan ve avukatları savunmalarını yapacaklar. Anayasa'da DGM'ler konusunda yapılan değişiklik ve buna bağlı olarak gerçekleştirilen yasal düzenlemenin ardından, bugünkü duruşmaya, askeri üye Abdülkadir Davarcıoğlu'nun yerine, sivil yedek üye Mehmet Maraş çıkacak.Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın yakınları ve avukatları, Gemlik'ten Mudanya'ya getirilerek buradan sahil güvenlik botuyla İmralı Adası'na götürüldüler. Gemlik'teki GEMPORT Limanı'ndan saat 07.00 sıralarında İmralı Adası'na gitmek üzere Gazi Yatı ile hareket eden sanık yakınları ve avukatları, denizin dalgalı olması nedeniyle, saat 08.30'da geri dönmek zorunda kaldılar. Bir süre GEMPORT Limanı'nda bekleyen sanık avukatları ve yakınları, daha sonra Gazi Yatı ile saat 09.30'da Mudanya'ya getirildiler. Gazi Yatı'nın eski iskeleye yanaşmasının ardından, sanık Öcalan'ın 12 avukatı ile 11 yakını, ''TCGS 84 Sahil Güvenlik Botu''na alındı. Sanık Öcalan'ın avukatları ve yakınlarını taşıyan sahil güvenlik botu, saat 09.45'te İmralı'ya gitmek üzere iskeleden hareket etti.Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın yargılandığı davanın İmralı Adası'ndaki 7. duruşması başladı. Duruşmada, sanık avukatlarının Anayasa ve DGM Kanunu'ndaki değişiklik nedeniyle daha önce mahkemece reddedilen taleplerinin yeniden dikkate alınması ve yargılamanın ''durdurulması'' veya ''baştan yapılması'' istemleri reddedildi .Bugünkü duruţma, sanık avukatları ve yakınlarının hava muhalefeti nedeniyle İmralı Adası'na gelişlerinin gecikmesi üzerine saat 10.55'te başladı. Sanık avukatları ve yakınları ile sanığın duruşma salonunda yerlerini almalarından önce Mahkeme Başkanı Turgut Okyay, heyetteki değişikliği bildirerek, yedek hakim Mehmet Maraş'ın duruşmaları başından beri izlmesiyle ilgili mahkeme heyetince tutulan tutanağı okudu. Başkan Okyay, Anayasa ve 2845 sayılı DGM Yasası'nda yapılan değişikle CMUK'un 381/2. maddesine göre, yedek üye Mehmet Maraş'ın ilk günden beri duruşmaları izlediği, iddia, savunma ve dosyadaki diğer tutanakları okuduğunun anlaşıldığını belirterek, heyetteki değişiklik nedeniyle dosya ve tutanakların incelendiğini söyledi. Okyay, sanık, avukları ve yakınlarının duruşma salonundaki yerlerini almalarının beklendiği sırada, müdahil avukatları, müdahiller ve izleyicileri savunmaya müdahale etmemeleri yönünde uyardı. Başkan Okyay, ''Sizlerden istirham ediyorum. Herkes istediği gibi savunma yapsın'' dedi. Bunun üzerine müdahil avukatlarından Şevket Can Özbay, ''Şimdiye kadar mahkemeye bir saygısızlık oldu mu?'' diye sorunca Başkan Okyay, bu uyarıyı duruşmaya gelenlerin sürekli değişmesi nedeniyle yaptığını söyledi. Yaklaşık 10 dakika, sanık, sanık avukatları ve yakınlarının duruşma salonundaki yerlerini almaları için beklendi. Bu sırada, bir şehit yakını ayağa kalkarak söz istedi ve ''Şu pisin...'' diye başladığı sözleri Başkan Okyay tarafından kesildi. Başkan Okyay, şu anda savunma aşamasında olunduğu için söz hakkı verilemeyeceğini ve bu nedenle şehit yakınının yerine oturmasını istedi. Sanık Öcalan, 12 avukatı ve yakınlarının duruşma salonuna gelmelerinin ardından Başkan Okyay, sanığa ''ayağa kalk'' diyerek, mahkemede bugüne kadar yapılan işlemlere bir diyeceğinin olup olmadığını sordu. Sanık Öcalan'ın ''yok'' diye cevap vermesinin ardından Başkan Okyay, sanıktan esas hakkındaki savunmasını vermesini istedi. Bu sırada söz alan sanık avukatlarından Kemal Bilgiç, usule ilişkin itirazları olduğunu söyledi. -AVUKATLARIN TALEBİ- Avukat Bilgiç, Anayasa'nın 143. maddesinde yapılan değişiklik ve DGM'lerin yeniden yapılanması dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/1. maddesi gereğince, yargılama öncesi hükümetin böyle bir değişiklik hazırladığını ve yargılamanın durdurulması talebinde bulunmalarına rağmen, bunun mahkemece reddedildiğini hatırlattı. AİHM'nin DGM'lerle ilgili verdiği iki karar doğrultusunda Anayasa'da yapılan değişikliğin daha önceki taleplerinin haklılığını ortaya koyduğunu ileri süren Bilgiç, yargılamanın askeri hakimle başlayıp, savunma aşamasına geldiğini hatırlattı.Bilgiç, bu nedenle yargılamanın yeniden yapılmasını talep etti. Yedek Üye Mehmet Maraş'ın sanık Öcalan hakkında tutuklama kararı veren hakim olduğunu ve şu anda da bir üst mahkemede yer aldığını belirten Bilgiç, bunun usul hükümlerine aykırı olduğunu öne sürdü. Bilgiç, bu nedenlerle yedek üye Mehmet Maraş'ın mahkeme heyetinde yer almasının mümkün olamayacağını savundu. Avukat Bilgiç, daha önceki taleplerinin Anayasa değişikliğine göre yeniden dikkate alınmasını ve Mehmet Maraş'ın davayı başından beri izlemediği ve sanık Öcalan'ı tutukladıktan sonra şu anda mahkeme heyetinde yeraldığı gerekçesiyle CMUK'un 22. maddesi ve DGM usüllerine göre uygun yargıç atanıncaya kadar davanın durdurulmasını istedi. Söz alan müdahil avukatları bu taleplerin kanuni bir gerekçesinin olmadığını ifade ederek, tutuklamanın bir tedbir kararı olduğunu söyledi. Yedek Üye Mehmet Maraş'ın duruşmaya katılmasında kanuni bir engel bulunmadığını ifade eden müdahil avukatlardan Mehdi Keskin, dün TBMM'de kabul edilen 4390 sayılı yasada davaların kaldığı yerden devam edeceği hükmünün bulunduğunu hatırlattı. Keskin, bu nedenle davaya kaldığı yerden devam edilmesini ve sanık avukatlarının taleplerinin reddini istedi. Müdahil avukatlarınhdan Şevket Can Özbay ise sanık avukatlarının duruşmanın başındaki taleplerini mahkemenin reddediğini hatırlatarak, DGM'nin yapısındaki değişikliğin kanunlarla ve Anayasa ile olduğunu hatırlattı. Bu taleplerin samimi olmadığına işaret eden Özbay, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı katliamını yapan sanığın tutuklanmasının bir görev olduğunu ve yedek üye Mehmet Maraş'ın tarafsız olmayacağı iddiasının yersizliğini bildirdi. Bu kararın ardından sanık Öcalan'a savunmasını yapması için söz verildi. Öcalan, savunmasını yapmaya saat 11.35'te başladı. ÖCALAN'ın SAVUNMASI Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan, bugüne kadar yapılanların sorumluluğunu taşıdığını söyledi. Sanık Öcalan, savunmasının hukuki değil, siyasi olduğunu ifade etti. Sanık Abdullah Öcalan, esas hakkındaki savunmasına başlarken, bu davanın Cumhuriyet döneminin en önemli davalarından biri olduğunu ileri sürerek, ''Bunun adına ister kürt isyanı, isterse terör deyin. Adı ne olursa olsun öneml i davadır'' diyerek başladı. Bugüne kadar yapılanların sorumluluğunu taşıdığını, ancak bundan sonra toplumsal sorunun çözümlenmesi için birşeyler yapılması gerektiğini, bunu kendisi için istemediğini savunan sanık Öcalan, daha sonra terör örgütü PKK'nın doğuş nedenini kendine göre açıkladı. Bu konuda mahkeme heyetine kısa bir mektup yazdığını, bu mektubun devlet yetkililerine de ulaştırılmasını istediğini söyleyen Öcalan, mevcut durumda terör örgütü PKK'nın ''onurlu rolü'' nasıl üstlenmesi gerektiği konusunda yapılması gereken acil şeyler bulunduğunu anlattı. Bazı konularda duygusal olunmaması gerektiğini, bugüne kadar kendisinin doğruları söylediğini ileri süren Öcalan, bu kapsamda Kürtlerin Türklerle ve devletle olan ilişkisinin doğru ele alınması gerektiğini savundu.''Kürt sorununun'' tarihsel gelişimine değinen ve Alparslan'ın 1071'deki Malazgirt Savaşı'nda ve daha sonra Yavuz Sultan Selim döneminde ve Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluţ Savaţý döneminde Kürtlerin ve Türklerin birarada hareket ettiğini kaydeden sanık Öcalan, Atatürk'ün kürtlerle birlikte ittifak yaptığını bu yönde açıklamalarının bulunduğunu, cumhuriyet döneminde elde edilen başarıda Kürtlerin bu harekete katılımının da önemli rolü olduğunu söyledi. Kürtlerin o dönemde Kürt Teali Cemiyeti adı altında örgütlediklerini, bunların bir dönem İtilaf Devletleri ile ittifak içinde olduklarını, ancak daha sonra Kuvayı Milliye hareketine katıldıklarını anlatan sanık Öcalan, daha sonra doğu ve batıda bazılarının adına ''kürt isyanı'' bazılarının adına da ''halk hareketi'' denilen olayların yaşandığını söyledi. Öcalan, savunmasında 1970'lere kadar bu tür isyanların devam ettiğini, ancak Atatürk'ün kürtlere yerel özerkliğe benzer bir yaklaţımının bulunduğunu öne sürdü. Sanık Öcalan, şu görüşleri savundu: ''Bu isyanlar için en küçük bir engel bile yeterlidir. Bunlardan en önemlisi de dil yasağıdır. Bu isyanı tahrik eder. Anayasa Mahkemesi Başkanı, Mahkeme'nin 37. kuruluş yıldönümünde bu dil yasağını dile getirmiştir. 1970'li yıllara kadar dünyanın hangi yerinde olursa olsun bu tür yasaklar isyanı, anarşiyi doğurur bunun toplumsal zeminini yaratır. Kürtlere devletin saldığı ceza, dağa çıkmaları, korkuyla yaşamaları PKK'yı çıkarttı. Çıkış nedeni doğru değerlendirilmeli.'' Alparslan, Yavuz Sultan Selim, Sultan Murat ve Atatürk döneminde sağlanan ittifakın cumhuriyet döneminde daha da gelişmesi gerekirken, bunun sağlanamadığını savunan Sanık Öcalan, bunun en temel problem olduğunu, terör örgütü PKK'nın varlığının da bunun göstergesi olduğunu iddia etti. Kosova'da bulunan toplu mezarlara dikkati çeken Öcalan, ''Bizde toplu mezarlar yok. Bizdeki hareketler sınırlıdır. Ancak daha önce 'kürt' sözcüğünü kullanmak suç sayılıyordu. Bu 1990'lı yıllardan sonra kaldırıldı'' diye konuştu. Öcalan, Avrupa'da insan haklarının ve demokrasinin ön planda olduğu bir çağdaşlaşma döneminin yaşandığını, bunun 1990'lı yıllardan sonra geliţmeye başladığını belirterek, müdahil avukatların esas hakkındaki iddialarını dile getirirken belirttikleri bazı görüşlere yanıt verdi. Hem Kürtçe'nin hem de Türkçe'nin konuşulmasının daha demokratik bir çözüm olduğunu öne süren Öcalan, ''Çözüm yolu Kürtçe'nin özel yaşamda ve yayın dilinde geliştirilmesidir'' dedi. -''HİZMETE HAZIRIM''- Sanık Öcalan, PKK'nın, ideolojik ve politik bir yaklaşımının olduğunu kaydederek, savunmasına şöyle devam etti: ''Fırsat doğmuştur. PKK'nın, eski program ve ideolojisi ile olmaz. Yeni biçime girmesi gerekir. Bir çağrıda bulundum. Daha somut olarak çalışmak istiyorum. Bunu ilkgünde 'hizmete hazırım' diye belirttim. Eski tavır çözümü çıkmazı derinleştirir. Bu benim eylemlerdeki sorumluluğumu ortadan kaldırmaz. Bunlar talimat düzeyinde olmuştur. Son zamanlarda sivillere yönelik maksadı aşan eylemlerin yanlış olduğunu belirttim. Bunun için iç mücadele verdim. 1987-1988'den 90'ların ortasına kadar, bu eylemlerin yanlış olduğunu,(bu eylemler bizi mahvediyor) dedim. Bunlara karşı savaştım. Meşru savunmaya aşacak eylemler, etnik bir çatışmaya dönüşecek eylemlerin sonucu vahimdir. Çoğu ölenlerde Kürtler. Benim bu konuda çabalarım oldu. Kosava'da Bosna Hersek'te yaşananlar daha yaygın. Bizdeki sınırlıdır. Eylemlerde payıma düşeni inkar etmiyorum. Bundan sonraki husus önemlidir.'' -7. DURUŞMA SONA ERDİ |
7. GÜN (23/06/1999) Bu Durusma Askeri Hakimsiz Basladı ve APO: "Savunmam Hukuki Değil, Siyasidir" dedi.
Hava muhalefeti ile Gazi Yatı sanık avukatları İmralı Adası'na götüremeyince TCGS 84 Sahil güvenlik botuna Mudanya birinci iskelede aktarma yapılarak İmralı Adası'na götürüldü.
İmralı'da durusma askeri hakimsiz basladı.
Mahkeme Baskanı Okyay, sanıga "ayaga kalk" diyerek mahkemede bugüne kadar yapılan islemlere bir diyeceginin olup olmadığını sordu.
Öcalan savunmasını yapmaya basladı. Ve savunmasının hukuki değil, siyasi olduğunu ifade etti. |
Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın İmralı Adası'ndaki duruşmalarını izleyecek müdahiller, müdahil avukatları, şehit yakınları, gaziler, yabancı temsilciler ile basın mensupları Ada'ya gitti. Söz konusu kişilerin bulunduğu deniz otobüsü, saat 07.30'da Mudanya İrtibat Bürosu İskelesi'nden Ada'ya hareket etti. Bu arada, sanık avukatları da GEMPORT L imanı'ndan İmralı Adası'na gitti. Gemport Limanı'dan 11 savunma avukatı Hamza Yılmaz, Gül Altay, Ahmet Aktaş, Ümmühan Yaşar, Aydın Oruç, Ahmet Avşar, Hatice Korkut, Mahmut Şakar, Niyazi Bulgan, Kenan Sidar ve İrfan Dündar Ada'ya giderken, sanık Öcalan'ın yakınlarının İmralı Adası'na gitmedikleri görüldü. Sanık avukatlarından Serkan Akbaş da belgeleri eksik olduğu için Ada'ya gidemedi. Sanık Öcalan'ın 31 Mayıs'tan beri İmralı Adası'nda yargılandığı davanın 2'nci hafta ve 6'ncı gün duruşmasında savcılık makamının esas hakkındaki mütalaasını vermesi bekleniyor. Müdahiller, müdahil avukatları, şehit aileleri, gaziler, yabancı temsilciler ve basın mensuplarının bulunduğu deniz otobüsü saat 08.35'te İmralı Adası'na geldi. Gemport Limanı'ndan hareket eden sanık avukatları da Ada'ya ulaştı.Terör örgütünün başı sanık Abdullah Öcalan'ın yargılandığı davada, savcılar, esas hakkındaki mütalaalarını verdiler. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanı M. Turgut Okyay'ın başkanlığında İmralı Adası'nda görülmekte olan davanın bugünkü duruşmasında, Ankara 2 no'lu DGM Cumhuriyet Başsavcısı Cevdet Volkan ve Cumhuriyet Savcısı Talat Şalk tarafından hazırlanan esas hakkındaki mütalaa, Cevdet Volkan tarafından okundu . Volkan, 13 sayfadan oluşan mütalaanın okunmasını, saat 11.25'te tamamladı.Mütalaada suçu sabit görüldüğü gerekçesiyle, sanık Öcalan'ın, Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesine göre idamı istendi. TCK'nın 125. maddesi ţöyle: ''Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin hakimiyeti altına koymağa veya devletin istiklalini tenkise veya birliğini bozmağa veya devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmağa matuf bir fiil işleyen kimse, ölüm cezasıyla cezalandırılır.'' Esas hakkındaki mütalaada, sanığın tutukluluk halinin devamı ve emanete kayıtlı olan ve örgütü ait olduğu anlaşılan eşya ve paranın müsaderesi de kamu adına talep edildi. Öcalan'ın, ifadelerinde, PKK'nın kurucusu olduğunu kabul ettiğini ve başlangıçta ''Kürdistan Devleti'' kurmak istediklerini ikrar ettiği belirtilen mütalaada, daha sonra ''özgür birlik propagandası'' adı altında yeni bir hedeften söz edildiği kaydedildi. Sanık Öcalan'ın, savunmasında ''samimi olmadığı'', örgütün müstakil Kürdistan'ı kurma amacından vazgeçilmediği ifade edilen mütalaada, Abdullah Öcalan'ın ''tek taraflı ateşkes ilan etmesinin, örgütün biraz daha iyi hazırlanması, siyasi ve diplomatik hamle imkanını kazanmak için olduğu'' vurgulandı. -13 SAYFALIK ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAA, BAŞSAVCI VOLKAN TARAFINDAN 1 SAAT 5 DAKİKADA OKUNDU -İDAM TALEBİ- Mütalaada, sanığın kullandığı ''özgür birliktelik'' kavramının da ''demokratik birlik'' kavramıyla hiçbir ilgisinin olmadığı belirtildi. Mütalaanın sonuç bölümünde, sanığın suçu sabit görüldüğünden, TCK'nın 125. maddesi gereğince cezalandırılmasına, tutukluluk halinin devamına, emanete kayıtlı olan ve örgüte ait olduğu anlaşılan eşya ve paranın müsaderesine karar verilmesi talep edildi. -SANIK AVUKATLARINA, ORTADAN KIRILMIŢ KURŢUN KALEM- Şehit yakınlarından biri ise üzerinde ''İdam'' yazılı bir kağıda sarılı ortadan ikiye kırılmış kurţun kalemi sanık avukatlarının yanında boş bulunan sandalyenin üzerine bıraktı. Bunun üzerine, salonda güvenliği sağlayan askerlerden biri, kağıda sarılı kalemi aldı. Mahkeme heyetinin saat 10.00'da yerini almasının ardından, Başkan Mehmet Turgut Okyay, mahkemeye iki müdahillik dilekçesinin geldiğini bildirdi. Cumhuriyet Savcısı Talat Şalk'ın talebi üzerine, suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle iki şehit yakınının, davaya müdahil olarak katılmasına karar verildi. -''BELGELERİ OKUMADIM, ZATEN GEREK DE YOK''- Baţkan Okyay'ın, ''Sana verilen belgeleri okudun mu?'' sorusuna sanık Öcalan, ''Gözden geçirdim, hepsini okumadım. Buna gerek de yok'' karşılığını verdi. Sanık avukatlarından Niyazi Bulgan, her duruşma öncesinde müdahil avukatları tarafından hakaret ve tehditlere maruz kaldıklarını söyledi ve mahkemeden bu konuda tedbir alınmasını istedi. Baţkan Okyay, gerekli tedbirin alýnacağını belirterek, ''Zaten mahkemenin bu konudaki çabalarını da biliyorsunuz'' dedi. Daha sonra Başkan Okyay, Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcısı Cevdet Volkan'ın, esas hakkındaki mütalaa üzerinde son incelemelerini yaptığını ifade ederek, bu nedenle bir süre bekleyeceklerini söyledi. Yaklaşık 10 dakika beklemenin ardından, Başsavcı Volkan, Savcı Talat Şalk ve kendisi tarafından hazırlanan 13 sayfalık mütalaayı saat 10.15'de okumaya başladı. Volkan'ın 1 saat 5 dakika süren mütalaayı bildirmesinin ardından, Başkan Okyay, sanık Öcalan ve avukatlarına söz verdi. Sanık ve avukatları, esas hakkındaki savunmalarını hazırlamak amacıyla mahkemeden süre talep ettiler. Sanık avukatlarından Niyazi Bulgan, Başkan Okyay'ın ''Ne kadar süre istiyorsunuz?'' sorusuna, ''Makul bir sürenin verilmesi gerekiyor. Çünkü dosya çok geniş kapsamlı'' dedi. Baţkan Okyay, 2845 sayılı Yasa'ya göre, azami sürenin 15 gün olduğunu ifade ederek, sanık ve avukatlarına 15 gün süre tanıdı. Duruşma, sanık Öcalan'ın tutukluluk halinin devamına ve sanık avukatlarına, esas hakkındaki görüşlerini bildirmeleri amacıyla 15 günlük süre verilerek, 23 Haziran Çarşamba günü saat 10.00'a bırakıldı. Bu arada, sanık Öcalan'ın geçen duruşmalarda giydiği gömleğin yerine, başka bir gömlek giydiği gözlendi. Hakkında hazırlanan ve idamı istenen mütalaanın okunması sırasında sanık Öcalan'ın sakin olduğu ve hiçbir tepki vermediği görüldü. İmralı Adası'ndaki bugünkü duruşmayı izleyen müdahiller, müdahil avukatları, izleyiciler ve basın mensupları deniz otobüsü ile saat 12.40'da Mudanya'ya döndüler. Duruşmaya katılan şehit yakınları, kendilerini Mudanya'da bekleyen şehit yakınları ile çay bahçesinde buluştular. Şehit yakınları, şehitler için topluca dua ettiler ve İstiklal Marşı'nı söylediler.Şehit yakınları, Türk adaletine güvendiklerini yineleyerek, ''Sözde barış çağrılarına savcılar tarafından itibar edilmemiştir. Yokuşu çıktık, sıra inişte. 23 Haziran, hepimizin bayramı olacak'' dediler. Şehit yakınları, davanın başlangıcından bu yana kendilerine sahip çıkan devlete, Bursa Valiliği'ne, Mudanya Kaymakamlığı'na, emniyet kuvvetlerine, Bursa ve Mudanya halkına teşekkür ettikler. Bu arada, Yunanistan'ın SKAI televizyon ekibi şehit yakınları ve müdahil avukatların açıklamalarını görüntülediler. Şehit yakınlarına çeşitli kuruluşlar tarafından çay bahçesinde yemek verildi. Bir televizyon kurumu adına program yapmak üzere Mudanya'ya gelen sinema sanatçısı Cüneyt Arkın, şehit yakınlarını ziyaret etti ve sorunlarını dinledi. Arkın, gazetecilere yaptığı açıklamada, Türk milletinin böyle şehit annelerine sahip olduğu müddetçe sırtının yere gelmeyeceğini ifade etti. |
6. GÜN (08/06/1999) Savcı, ''idam'' istedi.Apo'nun avukatlarına 15 gün savunma için süre verdi._______________ Bir televizyon kurumu adına program yapmak üzere Mudanya'ya gelen sinema sanatçısı Cüneyt Arkın, "Türk milletinin böyle ţehit annelerine sahip olduđu müddetçe sýrtının yere gelmeyeceğini" ifade etti.
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Baskanı Turgut Okyay'ın baskanlığında, Ankara 2 nolu DGM Cumhuriyet Bassavcısı Cevdet Volkan ve Cumhuriyet Savcısı Talat Salk tarafından hazırlanan mütalaa, Cevdet Volkan tarafından 1 saat 5 dakikada okundu.
Sehit yakınları; "23 Haziran hepimizin bayramı olacak", dedi. |
Terör örg ütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın ''vatana ihanet'' suçundan idam istemiyle İmralı Adası'nda yargılandığı davanın 5. gün duruşması saat 10.00'da başladı.Duruşmaya, tutuklu sanık Öcalan'ın yanı sıra, avukatları ve yakınları, müdahiller ve avukatları ile yerli ve yabancı basın mensupları katıldı. Sanık avukatları, duruşma başlamadan önce müvekkilleri sanık Öcalan ile yaklaşık yarım saat süreyle görüţtüler. Bu arada, Ankara 2 No'lu DGM Baţkaný Mehmet Turgut Okyay'ın dünkü duruşmada belirttiği gibi sanık Öcalan'a bu sabah günlük gazetelerin verildiği öğrenildi.Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın yargılandığı davanın 5. gün duruşmasında, müdahil avukatları, sanık avukatlarının bazı açıklamalarını ''örgüt propagandası'' yapıldığı gerekçesiyle protesto ettiler. Bunun üzerine, Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, müdahil avukatlarının salondan çıkmalarını istedi. Duruşmanın sabah oturumunda, savunma avukatlarından Kemal Bilgiç, terör örgütünün elebaşının ''barış ve kardeşlik'' çağrısına paralel olarak, terör örgütü PKK'nın sözde Başkanlık Konseyi'nin açıklamalarını okudu. Bu açıklamadaki, ''büyük savaşçıların barışı da büyük olur'' ifadesinden sonra müdahil avukatları itiraza başladılar. Bunun üzerine, savunma avukatı Kemal Bilgiç yıllardır süren çatışmalarda 30 bin kişinin öldüğünü, terör örgütü mensuplarından ölenlerin yakınlarının da müdahil olmak istediklerine ilişkin kendilerine başvurular geldiğini ileri sürdü. Müdahil avukatları, ''örgüt propagandası'' yapıldığı gerekçesiyle metnin okunmamasını istediler. Mahkeme Başkanı Okyay, tartışmanın uzaması üzerine, müdahil avukatlarından dışarı çıkmalarını istedi. Bunun üzerine müdahil avukatları salonu terk etmeye başladılar. -DİNLENMESİ İSTENEN TANIKLAR- Sanık Öcalan'ın, Kenya'da yakalandıktan sonra dava dosyasında ''yakalanma tutanığı''nın bulunmadığını ileri süren Bilgiç, Jandarma Genel Komutanlığı'nın sorgu yaptığını, ancak buna ilişkin görevlendirme yazısının dosyaya konmadığını belirterek, bunun konulmasını istedi. Bilgiç, Sanık Öcalan'ın İtalya'dan iadesine ilişkin Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan dosyanın da getirilmesini talep etti. Bunun üzerine Baţkan Okyay, Avrupa'dan uyuţturucu konusunda bir belge ve dosyanýn gelmediğini söyledi. ''1993'den sonraki süreçte aracılık ettiği öne sürelen istihbarat ve ordu düzeyindeki kişilerin isimlerinin dosyaya konulmasını'' talep eden Bilgiç, sanık Öcalan'ın ifadelerinde, ''aracılık yaptığını'' ileri sürdüğü Celal Talabani, Cengiz Çandar, Necmettin Erbakan, İlnur Çevik, Tansu Çiller, Alev Alatlı, Yalçın Küçük, Selim Okçuoğlu ve İsmet Sezgin'in, tanık olarak dinlenmesi gerektiğini kaydetti. Bilgiç, Mehmet Ali Birand, Güneri Civaoğlu, Fatih Altaylı'nın da terör örgütü elebaşı sanık Öcalan ile röportaj yaptıklarını hatırlatarak, onların da dinlenmesini istedi. Ahmet Türk, Ertuğrul Kürkçü, Ragıp Duran, Doğu Perinçek, Akın Birdal, Siyami Erdem, Sedat Yurttaş ve Rafet Ballı'nın da tanık olarak dinlenmesini gerektiğini belirten Bilgiç, ayrıca, terör örgüte elebaşının yazdığı yazıların da dosyaya delil olarak konulması gerektiğini söyledi. Bilgiç, daha sonra terör örgütü PKK'nın sözde Başkanlık Konseyi'nin, Öcalan'ın mahkemede yaptığı ''barış ve kardeşlik'' çağrısına atıfta bulunarak, yayınladığı 2 sayfalık bildiriyi okumaya başladı. -''NEYİN SAVAŞI, KİME KARŢ I''-Söz konusu bildirinin, ''Büyük savaşçıların barışı büyük olur'' ifadesine geldiğinde, müdahil avukatlardan tepkiler gelmeye başladı. Müdahiller ve avukatları, bu ifadelere ''Neyin savaşı, kime karşı'' diye tepki gösterdiler. Müdahil Avukatı Şevket Can Özbay, örgütün propagandasının yapıldığını belirterek, Başkan Okyay'dan bu bildirinin alınıp dosyaya konulmasını istedi. Özbay, ayrıca, Tansu Çiller'in isminin de çıkarılmasını talep etti. Okyay, müdahele edilmemesini isteyerek, ''mahkemeye ben yönetiyorum'' uyarısında bulundu. Daha sonra savunma avukatı Kemal Bilgiç, yıllardır süren ''savaşta'' 30 bin kişinin mağdur olduğunu, kendilerine de diğer taraftan müdahil olmak yönünde dilekçeler geldiğini savundu. Bilgiç'in bu sözleri üzerine, müdahil avukatların ve müdahillerin tepkisi arttı. ''Ermeni bozuntusu'', ''Senin canın yanmadı'', ''Vatan haini'' diye bağırmaları üzerine duruma müdahale eden ve gerginleyen ortamı yatıştırmaya çalışan Başkan Okyay, ayağa kalkarak, müdahil avukatı Şevket Can Özbay'a, ''çıkın dışarı'' diye bağırdı. Bunun üzerine diğer müdahil avukatları ve müdahiller, salonu terketmeye başladılar. Bu sırada sanık Öcalan, saat 11.55'de cam kafesten çıkarılarak nezarete götürüldü. -GAZİ'NİN TEPKİSİ- Müdahillerin tepkileri, salon boşalırken de devam etti. Gazi Naim Karabıçak, ''Bu bacağımın hesabını kim verecek?'' diye bağırarak, ayağını yere vurmaya başladı. Protez bacağı çıkan Karabıçak, daha sonra protez bacağını havaya kaldırarak, ''Avrupa... Bu Türk bacağı'' diye bağırdı. Bu arada, müdahillerden birinin de kısa süreli fenalık geçirdiği görüldü. Başkan Okyay, daha sonra duruşmaya 12.00'de ara verdi. Saat 12.40 da başlayan duruşmada, DGM Cumhuriyet Baţsavcısı Cevdet Volkan, bütün istemlerin reddine karar verilmesini, ancak sanık Öcalan'ın yazdığı yazıların delil niteliğinde olduğundan dosyaya konulmasını istedi. Volkan, ayrıca törör örgütü PKK'nın Yunanistan sorumlusu Fethi Demir'in de tanık olarak dinlenmesini talep etti. - ASRIN HUKUK BÜROSU ADI ALTINDA - Müdahil avukatı Hanifi Aktaţ da savunma avukatlarının ''Asrın Hukuk Bürosu'' adıyla terör örgütü PKK'nın propagandasını yaptıklarına dikkati çekti. Avukatların sanığın suçuna ortak olamayacaklarını ifade eden Aktaţ, ''Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin cübbelerini bıraksınlar. Öcalan, aba altından sopa gösteriyor. Hiçbir devlet, isyancılarla pazarlığı oturamaz'' diye konuţtu. ''Türkiye, Türklerindir. Demokratik cumhuriyet ile federal, yeni bir anayasası olan bir devlet tanımlıyor'' diyen müdahil avukatı Fethi Yıldız, ''Onun, barış ve kardeşlik sözleri timsahın gözyaşları'' dedi ve sanığın cezalandırılmasını istedi. Müdahillerden Gülbeyaz Kahraman'ın ısrarla söz talep etmesi üzerine Başkan Turgut Okyay, yazılı olarak vermesini istedi. Kahraman'ın ısrarı üzerine Başkan Okyay, söz verdi. Başkomiser olan eşi Osman Kahraman'ın, 10 Ekim 1991'de İstanbul'da öldürüldüğünü anlatan Kahraman, ''Eşim (bunlar bana birşey yaparsa cenazeme gelme) dedi. Ben cenazesine gitmedim. İşte 8 yıl bugün için bekledim'' dedi. Duruşmada, daha sonra müdahil avukatları, Savcı Talat Şalk ve Başkan Turgut Okyay, sanık Öcalan'a sorular yöneltti. Sanık Öcalan, Mediko İnternasyonal yetkilileri ile görüşüp görüşmediğinin sorulması üzerine, ''Dr. Hans ile Lübnan'da görüştüm. En uzun süreli dayanışma içinde olduğumuz örgüttür'' dedi. Bu arada, müdahil avukatlardan Mehmet Turan, sözde ''Kürdistan Haritası''nı Başkan Okyay'a iletti. Başkan Okyay, salonda bulunanlardan Arapça bilen olup olmadığını sordu. Türkiye Gazetesi adına bugünkü duruşmayı izleyen gazeteci, Arapça bildiğini söylemesi üzerine, Okyay, haritanın tarihini söylemesini istedi. Ancak, harita üzerindeki yazının Farsça olduğu anlaşıldı. Başkan Okyay, haritanın savunma ve müdahil avukatlarına ve salonda bulunan diğer izleyicelere gösterilmesini sağladı. Müdahil Avukatı Mehdi Keskin, haritada Türkiye'nin yerinin neresi olduğunun anlatılmasını istedi. Bunun üzerine Başkan Okyay, haritada İskenderun hattından başlamak üzere Anadolu'nun güneydoğu ve doğusunun, ''Kürdistan'' olarak gösterildiğini söyledi. Ankara 2 No'lu DGM Başkanı Turgut Okyay, sanık Öcalan'ın bazı belgeleri incelemesi ve dosyadaki belge ve bilgilerin tamamlanması ve davanın olgunlaşması nedeniyle DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na esas hakkındaki görüşünü bildirmesi için süre verilmesine karar verildiğini açıkladı. Mahkeme Başkanı Okyay, sanık avukatlarının diğer istemlerinin davanın esasına etkili olmadığı için reddine karar verildiğini belirtti. Okyay, Fethi Demir'in tanık olarak dinlenme isteminin de reddeldiğini bildirdi. Okyay, bu nedenle duruşmanın, 8 Haziran Salı gününe bırakıldığını söyledi. Baţkan Okyay'ýn, bu kararının ardından salonda bulunanlara hitaben, ''Herkesin acısını paylaştığını, herkese söz vermeye çalıştığını'' söyledi. Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcısı Cevdet Volkan ve Savcı Talat Şalk, Salı günü esas hakkındaki görüşlerini bildirecekler. Bunun ardından sanık Öcalan ile avukatları esas hakkındaki savunma yapmaları için süre talebinde bulunabilecekler. Ankara 2 No'lu DGM Başkanı M. Turgut Okyay , terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yargılandığı davanın duruşmasını, savcıların esas hakkındaki mütalaalarını hazırlamaları amacıyla 8 Haziran Salı günü saat 10'a erteledi. |
5. GÜN (04/06/1999) DGM Baskanı OKYAY; Müdahil Avukatları Dışarı Çıkarttı. Dava 08 Haziran 1999 Salı gününe ertelendi.
İmralı'daki Durusma Salonu
Vahşetin fotoğrafları Mudanya'ya asılan afişlerle gösterilmekte.
Apo, cam kafes içerisinde gözlüğünü takmış savunma metnini okurken |
Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın bugünkü duruşmasını izleyecek olan müdahil, müdahil yakınları, gaziler, Avrupalı temsilciler ve basın mensupları İmralı Adası'na hareket ettiler. Duruşmayı izleyecek olan müdahil, müdahil yakınları, gaziler, şehit aileleri ve yabancı temsilciler ile basın mensupları, Mudanya İskelesi'nden saat 07.35'te hareket ederken, sanık Öcalan'ın avukatları ile yakınları bugünkü duruşmaya katı lmıyor. Sanık Öcalan'ın avukatları bugünkü duruşmaya katılmayacaklarını açıklamışlardı.Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ı yargılayan Ankara 2 No'lu DGM'nin Başkanı M. Turgut Okyay, müdahil olmak için verilen dilekçeler nedeniyle davanın sonuçlanması sürecinin uzayabileceğini belirterek, şehit ailesi ve yakınlarından anlayış beklediklerini bildirdi. Okyay, İmralı'da yaptığı açıklamada, duruşmalar sürerken, şehit aileleri ve gazi yakınlarından davada müdahil olmak için hergün yüzlerce dilekçe geldiğ ini belirtti. Okyay, şunları kaydetti:''Sehit ve gazi ailelerinin affına sığınarak bir konuyu açıklamak istiyorum. Hergün yüzlerce müdahillik dilekçesi geliyor. Bunun bu şekilde devamı halinde, bizim bu davayı makul sürede tamamlayarak, bitirmemiz zorlaşır. Bu da bizi ve ülkemizi sıkıntıya sokar. Bu konuda şehit aileleri ve gazi yakınlarından anlayış bekliyor, herkese saygılar sunuyorum.'' Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın İmralı Adası'nda yargılandığı davanın dördüncü gün duruşmalarına başlandı. Sanık Öcalan, önemli bir çağrıda bulunmak istediğini bildirerek, ''PKK'ya barış Kongresi önermek istiyorum'' dedi. Öcalan davasının dördüncü gün duruşmalarının ilk oturumu, saat 09.50'de mahkeme heyetinin yerini alması ve sanığın duruşma salonuna getirilmesiyle başladı. Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, elindeki dilekçeleri göstererek, hergün yüzlerce müdahillik dilekçesi geldiğini kaydetti ve buna son verilmesini istedi. Okyay, müdahil avukatlarına, ''Sizlerden istirham ediyorum. Böyle giderse davayı makul sürede bitirmemiz mümkün değil'' diye konuştu.Bugünkü duruşmaya 11 müdahil avukatı katılırken, sanık avukatları ve yakınları gelmedi. Mahkeme Başkanı Okyay, sanık avukatlarının mazeret telgrafı gönderdiğini ve bunların incelendiğini belirterek, avukatların mazeretleri nedeniyle duruşmaya gelemeyeceklerini, duruşma gününün kendilerine bildirilmesini istediklerini söyledi. Okyay, bu konuda sanık Öcalan'a söz verdi, bir talebi olup olmadığını sordu. Sanık Öcalan, ''Neden gelememiţler, onu öđrenmek istiyorum'' diye sordu. Duruţma daha sonra ţöyle geliţti: Okyay: Barýnma sorunu nedeniyle gelememişler. Talebiniz var mı? Öcalan: Bu sorularınıza bağlı. Okyay: Mahkemeye net ve samimi bilgi verin, böylece mahkemeye yardımcı olursunuz. Kaçamak cevap vermeyin. Size şunu soruyorum: İddianamedeki suçlardan daha fazlasının işlendiğini söylediniz ve çözümün üniter devlet ile mümkün olduğunu kaydettiniz. Bu konuda parti konferasında alınan bir karar var mı? Öcalan: Bu soruyu sorduğunuz için teşekkür ediyorum. Geçmiş, acılarla insanları çok zor durumda bırakmıştır. Geçmiş ne kadar ağır olursa olsun geleceği aydınlatmak için savunmamda bunları belirttim. Bu konuyu herkesin çok iyi dinlemesini istiyorum. Bu Türkiye için çok önemlidir. Sovyetler Birliği dağıldı. Birçok ülkede rejim değişiklikleri oldu. PKK da 1970'lerde ortaya çıktı. Kusur işlemeyen örgüt var mı? Birbirini suçlamayan parti var mı? (Dağdaki insanları indiririm) dedim. Bana bu imkanı sağlarsanız yaparım. Barışa çağrıda bulunulursa, PKK barış ve kardeşliğe gelir. (Neden demokratik çözüme geç geldiniz) diye sorabilirsiniz. Size bazı belgeler verdim. Orada ne kadar samimi olduğumu görürsünüz. Ben örgüt içinde bir savaş yürüttüm. Ben burada yaşananlardan daha çok acılar çektim. PKK'nın kontrol altına alınması için çok çaba harcadım. (5 bin fedai hazırlamışlar) denildi. Ben bunun doğru olmadığını söyledim. Bilhassa 1993 ve 1996'dan sonra sorunun üniter devlet yapısı içinde, demokrasinin gelişmesi altında çözüleceğini anlattım. Kolay olmadı. 20 yılda bu aşamaya geldim. Örgütün 6-7 kişilik konseyi benim görüşmü destekliyor. Bu konuda Özgür Politika dergisinde 3 çözüm önerisi yayınlandı. Hükümet barışa çağrı yaparsa, mutlaka yanıt bulacaktır. 20 yılda bu çizgiye varmamız yadırganmasın. Eylemlerin, çözümü zora sokacağı sonucuna ancak 20 yılda ulaşabildik. Önemli bir çağrı yapmak istiyorum: PKK'ya bir barış kongresi önermek istiyorum. Bunun barışı getireceğini umuyorum. Zaten bu konuda bir barış kararımız vardır. Yeter ki olumlu yanıt bulsun. Devletimiz barış konusunda çağrıda bulunsun.'' Okyay: Uluslararası ilişkilerde sizleri yanıltan kimlerdir? Öcalan: PKK sadece karşıt olmaktan çıkmakla kalmayacak, devletin en önemli destek gücü olacaktır. Yeter ki herkes birlik olsun. Hatamız günahımız ne olursa olsun, fırsat verilsin. Birlik olalım. PKK dağdan inecektir ve vatandaş olarak destek olacaktır. Kimse bunu yanlış anlamasın.'' -HADEP'E YARDIM- Okyay: HADEP'e kuruluţunda ne kadar para yardýmında bulundunuz? Öcalan: Ya HEP, ya da HADEP döneminde yer bulmaları için biraz yardım istemişlerdi, sanırım. 200 bin mark yardımda bulunduk, ancak bu konuda kimlerin aracılık ettiğini bilemiyorum. Okyay: Mayınları İtalya'dan mı aldınız? Çünkü İtalyan menşeeli mayınlar. Öcalan: Gerçekten bilmiyorum. İtalyan menşeeli mayınlar çoktur. Irak'ta pazara gidildiğinde, bu dahil hemen hemen herşey bulunuyor. Okyay: Bazı Avrupalı gazeteciler PKK'ya yardım etmek, desteklemek ve propagandasını yapmak için, PKK'dan para almışlar. Bu konuda ne biliyorsunuz? Öcalan: Bu konuda bilgim yok. Ancak, örgütün Avrupa sorumluları bir çalışma yapmışlarsa bilemiyorum. Okyay: Bazı Avrupalı parlamenterlerin seçim giderlerini PKK'nın karşıladığı söyleniyor. Öcalan: Bu konuda da aynı şeyleri söyleyeceğim. Müdahil avukatlarının da, Mahkeme Baţkan M. Turgut Okyay'dan söz alarak sanık Abdullah Öcalan'a sorular yönelttiler. Sanık terörist, bu soruları da şöyle yanıtladı:Soru: PKK'nın yıllık bütçesinin 250 milyon dolar olduğu söyleniyor. Örgütün parası nerede tutuluyor? Öcalan: Daha çok Avrupa'dadır. Suriye'de çok azdır. Parayı dost kişiler veriyorlar ve çok çeşitli bankalara yatırılıyor. İsviçre'ye ağırlık verdiklerini duydum. Ayrıca, bir banka kurma niyetleri vardı. Paralar, İsviçre'deki birçok bankaya yatırılıyor. Dostlar dediğim kişiler, Avrupa'da çalışan kişilerdir. Dostlar nereye isterlerse parayı oraya yatırırlar. Soru: Örgütün arţivleri nerede ve kimlerin kontrolündedir? Öcalan: Dağınık şekildedir. Avrupa'da daha çoktur. Lübnan'da, Suriye'de ve Irak'ta da vardır. Bunlar, oralardaki örgüt sorumlularının kontrolündedir. Avrupa'dayken arşivlerin sorumlusu (Şahin) kod adlı biri ile Kani Yılmaz vardı. Ortadoğu'dayken (Delil) kodun sorumluluğundaydı. Kafkasya'da ise sorumluluk (Mahir) kod da. Irak'ta karargahlar vardır. Burada birçok sorumlu vardır. Soru: İfadelerde (Şahin) kod isimli kişi çok geçiyor. Gerçek adı nedir? Öcalan: İsmini biliyorum. Suriyeli kürtlerden birisidir. Soru: Barışa katkıda bulunmak istiyorsan, mesajını kalıcı kılmak istiyorsan, sözde sürgünde Kürt Parlamentosu'na bir mesajın olacak mı? Öcalan: Bu konu çok önemlidir. Sorduğunuz için teşekkür ediyorum. Bu parlamento, ulusal kongre adı altında bütün Kürtleri bağrında toplamak isteyen bir kuruluşa dönüşmüş. Beni de onursal başkanları seçmişler. Türkiye ile demokratik cumhuriyet ile kalıcı bir barış ve kardeşlik ortamı istiyoruz. Türkiye ile düşmanlık temelinde bir yaklaşım göstermesinler. Dostlukla yaklaşsınlar. Kürtlerin geleceğinin Türkiye'de olduğunu bilsinler. Benim annem de Türkmendir, Türkçe konuşur. Bu konuda yoğun bir çaba içindeyim. Soru: Sanık, sorgusunda kendisine işkence yapılmadığını, herhangi kötü bir söz söylenmediğini ifade etti. Bazı Alman parlamenterler bunun tersini söylüyorlar. Bu doğru mu? Öcalan: Bu yaygın bir yaklaşımdır. Ben Avrupa'ya gittim. İtalya'da, Moskova'da bana insanca yaklaşılmadı. Ben tercihimi Türkiye lehinde kullandım. Ben ölsem de kalsam da Türkiye'de olacağım. Ben desteği Türkiye'de gördüm. Ne bana, ne de avukatlarıma baskı yapılmadı. Türkiye'de insanlar bana saygıyla yaklaştı. Özellikle de sorgulanmam sırasında, bu devlet yaklaşımıdır. Ben de saygılı olacağım. Soru: Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaşta PKK Ermenistan'a destek verdi mi? Öcalan: PKK Ermenistan safında yer almamıştır. Ermeniler'in bir harita meselesi vardı. Güneydoğu'yu da içine alan... Biz bunu kabul etmedik. Bizim de haritamız yok dedik. İlişkilerimiz bu nedenle kesildi. Soru: Turgut Özal, sizinle görüţmesi için kurye gönderdi mi? Öcalan: 1993'teki ateţkes sürecinde Özal'la telefonla görüţmedim. Talabani aracýğıyla görüşüyorduk. Gazeteciler, Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand'la görüştük. Yalnız, Cengiz Çandar Cumhurbaşkanı'ndan mesaj getirmedi. Özal'ın kararlı ve umutlu olduğunu söyledi. Soru: Kahraman Bilgiç'e itirafçılık görevi verdiniz mi? Öcalan: Hayır, sanmıyorum. Çok yönlü oynamak isteyen birisi. Bir çok kirli ilişilere bulaştığını duydum. Soru: PKK, Yücel Zeydan'ı kaçırmış ve öldürmüş, bu doğru mu? Öcalan: Benim bildiğim kadarıyla Mustafa Zeydan'ın oğlu var. Eğer onu kastediyorsa, o yaşıyor. Bu konuda Şemdin Sakık'ın ifadeleri doğru değil. Soru: Şahsınıza ait ne kadar para var? Öcalan: Hiç yok. Buna gerek de duymuyorum. İstediğim her birimden para sağlarım. -ÖCALAN'A KİTAP- Soruların tamamlanmasının ardından, avukat Fuat Turgut, sanık Abdullah Öcalan'a, Reţat Genç'in yazdığı ''Türk İnanışlarıyla Milli Geleneklerimizde Renkler: Sarı, Kırmızı ,Yesil'' isimli kitabı vermek istediğini söyledi. Baţkan Okyay, kitabı aldıktan sonra, sanık Öcalan da kafasını sallayarak, avukat Turgut'a teţekkür etti. Daha sonra duruţmada, müdahillerin isimleri saat 11.00'de tutanađa yazýlmaya başlandı ve yazma işlemi 11.40'a kadar devam etti. Bu sırada, duruşma salonunda bulunanlar, Başkan Okyay'ın önerisi üzerine dışarı çıktılar. Yazım işleminin tamamlanmasının ardından müdahillerden 4 kişi, beyanlarda bulundular. Başkan Okyay, müdahilleri, ölçülü konuşmaya davet ederek, taşkınlık yapmamalarını istedi. Müdahillerden Münevver Aktı, oğlununun 7 yıl, 10 ay, 3 gün önce şehit edildiğini hatırlatarak, ''Acıyı çeken, ateşten gömleği giyen bilir. Yandık, kül olduk, bu acıların bitmesini istiyoruz. Ben uzun süre tedavi gördüm. Ciğerimizi yakana bir pençe vurmak istiyorum'' dedi. Müdahillerden Ercan Kurtkayası ise 29 Mayıs 1991 tarihinde ağabeyinin şehit edildiğini belirterek, ''Yüce adaletinden en ağır şekilde, en kör bıçak, en kör balta ile cezalandırılmasını istiyorum. Ağabeyimin bir kılı için dünyayı yakardım, ama bu adama bir şey yapamıyorum. Allah'ından bulsun'' diyerek tepkisini dile getirdi. Müdahil Nimet Paşpınar ve Emine Çıra da, içinde bulundukları psikolojik durum nedeniyle konuşamayacaklarını kaydederek, mahkemeye görüţlerini içeren dilekçe sundular. Söz alan müdahil avukatlarından Cahit Torun, sanık Öcalan'ın duruşmanın başından beri ''güzel tavır'' sergilediğini, bundan memnun olduklarını belirterek, sorgusunda sürekli kullandığı ''demokratik cumhuriyet'' ifadesinden neyi kasteğini sorulmasını istedi. Sanık Öcalan da, bu soruya şu yanıtı verdi: ''Bu, benim için önemli bir kavram. Kilit kavramlardan birisidir. Kürt toplumunda halen çok ciddi bir demokratik bir problem vardır. Kürtlerle devlet arasında, ağa, şeyh, aşiret üçgeni bir bent oluşturmuştur. Özgür toplum olmasını engellemiştir. Bunun kaldırılmasını istiyoruz. Bu kaldırıldığında Kürt ve Türk kaynaşacaktır, cumhuriyet güçlenecektir. Yeni bir taze kan verecektir. Bu kavram üzerinde ne kadar durulsa yeridir.'' -''FARE KAPANINDA OLMASAYDI''- Davanın 125. maddeye göre açılmasının doğru olduğunu ifade eden Balcılar, sanığın suçunu ikrar etmesinin davaya katkısı olmadığını kaydetti. Balcılar, ''Ţu anda cam kafes içinde, fare kapanýnda olmasaydı, burada söylediklerini söyleyebilecek miydi? Bu dava dağdaki çetelere de örnek olmalıdır. Bu yolun sonu sehpaya çıkar. Sanık kendi kaderini kendisi belirlemiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Abdullah Öcalan ile pazarlık yapmaz'' ţeklindeki görüţlerini dile getiridi. Avukat Balcýlar, demokratik hakların, demokratik yollarla aranması gerektiğini belirterek, ''Bir an evvel karar verilmeli ve infaz edilmelidir. Bu karar, ibret olacağı gibi şehit ailelerinin ve gazilerinin yüreklerine su serper'' diye konuţtu. Müdahil avukatlarından Nizar Savaş, Fuat Turgut ve Ruhi Bacanlı, avukat Mehdi Keskin'in konuşmasına aynen katıldıklarını belirterek, sanığın idam cezasına çarptırılmasını istediler. Duruţmaya daha sonra saat 14.00'e kadar ara verildi. Mahkeme Heyeti, Gemlik'deki bir misafirhanede sanık avukatları ve yakınları için 24 kişilik yer ayrıldığı ve Gemlik Kaymakamlığı'nca 2 minibüs tahsis edildiğinin en seri şekilde sanık avukatları ve yakınlarına bildirilmesi için DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazılmasına ve duruşmanın bu nedenle yarın sabah 10.00'a bırakılmasına karar verdi. |
4. GÜN (03/06/1999) APO: "Devletimiz Barış Konusunda Çağrıda Bulunsun", dedi... ____________ Öcalan'a "Türk İnanıslarıyla Geleneklerimizde Renkler : Sarı, Kırmızı, Yesil" adlı kitap verildi.
Mudanya'dan durusmaya gidenler bu turnikeden geçerek gidiyorlar.
Apo, cam kafes içerisinde |
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yargılandığı İmralı'daki duruşmanın üçüncü gününü izleyecek kişiler, Gemlik ve Mudanya'dan adaya hareket etti. Terör örgütünün elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın İmralı Adası'nda yargılanmasında üçüncü gün duruşmaları başladı. Öcalan, Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi eski parlamenteri Heinrich Lummer ile Şam'da görüştüğünü, Lummer'in Avrupa'daki şiddet eylemlerinin önlenmesi konusunda yardım istediğni söyledi. Öcalan Gaziantep, Şanlıurfa ve Cilvegözü'nde yakalanan 6 TIR dolusu silahın Hizbullah Örgütü'ne gittiğini bildirerek, ''Bize gelseydi, İran hudutta kendisi teslim ederdi'' dedi. Mahkeme Başkanı Okyay, saat 09.55'te baţlayan üçüncü gün duruţmalarýnın ilk oturumunda, dün mahkemeye verilen dilekçedeki konuların incelendiğini belirttikten sonra sanık Öcalan'a bazı basın yayın organlarında yer alan iddialar konusunda sorular yöneltti. M. Turgut Okyay'ın Öcalan'a yönelttiği sorular ve aldığı yanıtlar şöyle:Okyay: Dünkü duruţmada, Cumhurbaţkaný Süleyman Demirel'in Mehmet Ağar'ın oğlunun düğününe gitmesinin engellendiğini söyledin. Demirel'in, Ağar'ın düğününe gitmesini engelleme olayına açıklık getirir misin? Öcalan: Bizim engellememiz diye bir şey söz konusu değil. Bize verilen bilgiler Demirel'in gitmeyeceği yönündeydi. Bizim etkimiz yok. Okyay: Kim ulaştırdı bilgileri? Öcalan: Bize gelen bilgi notlarında vardı. Okyay: Kim getirdi bunları? Öcalan: Bir avukat... Selim Okçuoğlu, bilgi kabilinde getirdi. Okyay: 1984'te Lazkiye'de Papendreau ve Esad görüşmesine katılmışsın... Öcalan: Benim böyle bir görüşmem olmadı. Kesinlikle ben davet edilmedim. Okyay: Ebu Nidal örgütünün PKK ve Ermeni terör örgütünün birlikte çalıştıkları yönündeki bilgiler var, ne diyorsun? Öcalan: Kesinlikle doğru değil. Ebu Nidal'ı tanımıyorum. Güney Kıbrıs'ta eğitim konusunda herhangi bir çalışma yapılmadı. Bu doğru değil. Okyay: Nisiradis ile bir görüţmeniz oldu mu? Öcalan: Sadece adını duydum. Görüşme olmadı. Okyay: Kara para aklayan bir Libyalı şirket ile iliţkiniz oldu mu? Öcalan: Bilgim yok. Okyay: Suriye'nin örgütün 2000 yılına ilişkin bir stratejik eylem programı hazırladığından bilginiz var mı? Öcalan: Böyle bir bilgi ve belgeden haberim yok. Öyle niyeti olsa da bize yansıtmadı. Okyay: Almanya istihbarat örgütünün Temmuz 1995 raporunda gazetelerde çıkan kundaklama ve şiddet eylemlerini sizin yönlendirdiğiniz yer alıyor. Bunun durdurulması için Alman senatör Henry Lummer ile Ţam'da bir görüţmeniz oldu mu? Öcalan: Lummer ile görüţmem dođrudur. 1995-96'da Almanya'daki hukuk ve demokrasiye dikkat etme temelinde olmuţtur. Avrupa'da ţiddet eylemlerinin durdurulmasý konusunda yardım istediler. Almanya'da çok sayıda örgüt mensubu var. Özel olarak bir çaba harcamamı istediler. Yasalara uyulmasını istediler. Okyay: Suriye kürtlerinin Suriye yönetimini desteklemleri için bir giriţiminiz oldu mu? Öcalan: Kendi demokratik kültürel hakları almaları ve rejimle dostluk içinde olmalarını istedim. Konuşmalarım bu yönde. Okyay: Suriye Hükümeti, Kürtler'in PKK'ya katılması için askere alma bürosu kurmuş, bu doğru mu? Öcalan: Suriyeli Kürtler'in genellikle Türkiye'den gelmiţ ve ayný özelliklere sahip akrabaları vardı. Bu temelde katılıyorlar. Bundan Suriye Devleti'nin bilgisi vardır. Ancak askere alma gibi özel büro konusuna rastlamadım. Okyay: Şanlıurfa, Cilvegözü, Gaziantep'te 6 TIR silah yakalandı. Örgüte mi gidiyordu? Öcalan: Bize gelmiyordu. Lübnan'da Hizbullah'a gidiyordu. Bize gelseydi, İran kendisi hudutta teslim ederdi. Okyay: Hatay operasyonunda yakalanan örgüt üyelerinin beyanlarında, ''Roli'' kod adlı Ebru Arzu Erdal'ın Öcalan tarafından öldürüldüğü söyleniyor? Öcalan: Özel olarak bir kiţiyi vurma talimatým olmadı. Aksine öldürülmemesi yönünde uyarılarım oldu. Okyay: 15 Ekim 1996'da bir panelde intihar eylemlerinin Türkiye'de yapılması konusunde emir verdiğiniz, söyleniyor ne diyorsunuz ? Öcalan: Hiçbir intihar eylemi emri vermedim. Tasvip etmedim. Tekrarlanmaması için çabalarım vardır. M. Turgut Okyay ve müdahil avukatların sanığa yönelttiği sorular ve aldığı yanıtlar şöyle: Okyay: Terör örgütü elamanlarından Kani Yılmaz, Ali Haydar Kaytan ile Sakine Cansız'ın ölüm emrini verdin mi? Öcalan: Yaşıyorlar. Araştırılabilir. Okyay: Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki iki kuruluştan yardım aldınız mı? Öcalan: Para yardımı gelmiştir. Bunları bölge sorumluları biliyor. Böyle yardımlar oluyordu. Okyay: Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki iţyerlerini ve çiftlikleri neden tahrip ettiniz? Öcalan: Örgüt içinde 1987 yılında çizgi savaşımı yaşanıyordu. 1986'ya kadar sürdü. Köylü iktidar anlayışına sahip insanların yanlışları. Yakıp yıkmış olabilirler. Buralarda avare, asi çete gruplarının olduğunu duyuyordum. Bunlar bizi çok uğraştırdılar. Sınırlandırdık, eylemler tek tek olmaya başladı. Okyay: Bir örgüt elemanına bizzat turistik tesislere ve fabrikalara yönelik eylem emri verdin mi? Öcalan: Ben kendilerini arayarak turist tesislere, fabrikalara ve diğer üretim merkezlerine saldırı talimatı vermedim. Özel yöntem olarak PKK'nın yapısı buna çok uygundu, ancak ben bunu en çok engelleyenlerden biriyim. Çok anarşik yapılı ve karışık bir örgütte bu tür eylemler daha çok olabilirdi. Bir müdahil avukat: PKK'nın 3. Kongresi'nde, (en kısa zamanda asker sayımızı 10 binden 50 bine çıkartacağız) dediniz. Sizi besleyen gelir kaynakları nelerdir? Öcalan: Bu konuda Avrupa'da bağış adı altında destek vardı. Zorlama olmaması konusunda uyarıda bulundum. Zorla alındığı yerler vardır. Suriye halkından destek gördük. Okyay: Yunanistan'dan da gördünüz mü? Öcalan: Yunanistan'dan maddi yardım sınırlıydı. Bu konularda fazla sıkıntı çekmiyorduk. Ben, 1993'ten sonra siyasal bir çizgi geliştirmeye yönelttim örgütü. Müdahil avukat Nejdet Küçüktaşkıner: (Geçtiğimiz yıllarda öldürülen Savaş Buldan ve Behçet Cantürk'ün terör örgütüyle ilişkisi konusunda) Uyuţturucu iţiyle uğraşan Savaş Buldan ve Behçet Cantürk'ün terör örgütüne yardımı nedir? Ayrıca Cantürk'ün, Özgür Gündem Gazetesi'nin patronu, Buldan'ın da terör örgütü PKK'nın Moskova temsilcisi olduğu söyleniyor. Bu konuda bilginiz var mı? Öcalan: Buldan Moskava temsilcisi değil. Bürüksel'de kurulan Kürt Parlamentosu'nun üyesidir. Sonradan duyduğuma göre Cantürk, Özgür Gündem Gazetesi'nin yüzde 10 payına sahiptir. Başkan: Bunlardan yardım aldınız mı? Öcalan: Bu konuda bilgim yok. Cezaevlerinde para toplanıyordu. Kendileri de para toplamış olabilir. Müdahil avukatlardan Füsun Dikmen: ''Kapatılan DEP'in Remzi Kartal'ın eşinin kaçılırıp alıkoyulduğu'' yönündeki sorusuna müdeahale eden Mahkeme Başkanı Okyay, heyet üyeleriyle birlikte bu sorunun yöneltilmemesine karar verdi. Okyay: 1987'den sonraki örgütün amaçları arasında yer alan sivil hedeflere yönelik saldırıdan bahseder misin? Müdahil avukatlarından Şevket Can Özbay: Kürtler'e yönelik bir baskı var mı? Öcalan: Bir halkın dilini kullanması çok önemlidir. Türkiye'de Kürt dilinin konuşulmasının yasaklanması doğru değil. Bu ciddi bir baskıdır. Ancak sizin bu konuda verdiğiniz bir karar var. Bu, çözüm öneriyor. Okyay: Bu konuda bir karar verdik. Baskı, zulüm, işkence bugün sürüyor mu? Öcalan: 1990'lardan sonra birlik içinde Türkiye'de insan haklarında gelişmeler var. Bundan sonra isyan yanlıştır. Mesele çözüm yoluna girmiştir. Barış ve kardeşlik için duyarlı olmak gerekir. Okyay: Terör örgütü elebaşı tarafından yazıldığı bildirilen bazı kitap ve kitapçıklar var. Bunlar senin tarafından mı yazıldı? Öcalan: Ben, Duran Kalkan ile birlikte hazırladım. Örgütlenme broşürü ve diğer şeylerle ilgili olarak ve Duran Kalkan ve diğerleriyle birlikte hazırladım. Okyay: 3. Kongre'de geçiçi köy korucularının evlerinin, işyerlerinin ve yakınlarının öldürülmesi yönünde bir emir verdin mi? Öcalan: Bilmiyorum, kabul etmiyorum... 3. Kongre'de böyle bir karar alınıp alınmadığını hatırlamıyorum. Sivil hedeflere yönelik eylem yaptırmadım. Okyay: 4. Kongrede Cahit Şener'i, eleştirilerde bulunduğu için Kamışlı'da öldürttünüz mü? Öcalan: Bu Kesire Öcalan'ın Rejin fraksiyonu ile bağlantılıdır. Kendisinin bize yönelik faaliyetleri var. Öldürme Kamışlı'da oluyor. Bir grupla aynı evde bulunurken öldürülüyor. Okyay: Emir verdin mi? Öcalan: Beni eleştirdiği için böyle bir emir vermedim. Bu nedenle öldürülmedi. Örgütten kopmuş, Rejin örgütüne girmek istediği için arkadaşları tarafından ve bize komplo kurmak isterken öldürüldü. Karşılıklı iç çatışma gereği bu. Sanık Öcalan'ı, sorulara yanıt verirken zaman zaman samimi olması konusunda uyaran Mahkeme Başkanı Okyay, daha sonra davaya müdahil olarak katılacakların tutanağa geçirileceğini bildirdi. Okyay, bu süreçte isteyen izleyicilerin salon dışına çıkabileceklerini bildirdi. İzleyiciler, saat 11.45'te yeniden içeriye alındılar. Okyay, davacı müdahillere konuşmaları için sırayla izin verdi. -METNİ AĞLAYARAK OKUDU- Müdahillerden Yıldız Namdar, 3 sayfadan oluşan ve oldukça duygulu cümlelerin yer aldığı bir metni, sürekli ağlayarak okumaya çalıştı. Astsubay olan eşi Murat Namdar'ın, izin dönüşü Erzincan yolunda terör örgütü PKK elemanlarınca öldürüldüğünü ve olayı bizzat yaţadığını anlattı. Yıldız Namdar, söyle konustu: ''Hayallerimi kaybettim. İnsanlıktan çıkmış, öldürmekten başka bir şey bilmeyen bu canavarlar... Bu kin ve nefret niye? Ekmek veren bu devleti yıkmak istemeleri, askeri, polise öldürmeleri neden? Hani insanlık, insan hakları... Sadece adalet diyoruz. Bizler insan değil miyiz? Murat kocamdı, canımdı, herşeyimdi. Kürt-Türk diye hiçbir ayrım yapmadı. Askerlerine yol parası verdi. Yemin ediyorum hiç kimseye ayrım yapmadı. İnsanlık bu mu? O da anasını özlemişti. İzne gidiyordu. Erzincan'ı geçtiğimizde yolumu kestiler kimlik sordular. Adını söyleyerek, (Murat) dediler. Tuhaf birşeyler vardı çevirenlerde... Şerefli Türk askerlerinin elbiseleri vardı üzerlerinde. Ben şüphelenmiştim. Babam ve halam da aynı arabadaydı. Ancak Murat çok sakindi. Bana, ellerimi tutarak, (Sakin ol hayatım, bir şey yok) diye bizi, beni teskin ediyordu. (Murat bunlar terörist) diyordum. İnsanlıktan çıkmışlardı. Biraz gittiğimizde yolun her tarafını çevirmişler ve bütün araçları durdurmuşlardı. Çocuklar, babam ağlıyordu. Arabadan indirip götürdüler, orada yalvarıyordum. Bizi dinlemediler.'' Namdar'ın bu sözleri, salonda bulunanları, özellikle müdahiller ve avukatlarını gözyaşları arasında bıraktı. Mahkeme heyetinin çok duygulandığı bu anda Baţkan Okyay'ýn kürsü altından mendili ile gözlerini sildiği görüldü. Yıldız Namdar, elinde Türk bayrağı ve eşinin resmiyle sanık terörist Abdullah Öcalan'a dönerek, ''Biz size ne yaptık. Çok acı çekiyorum. Biz hiç kimseye bir şey yapmadık'' dedi. Sanık Öcalan, bunun üzerine oturduğu yerden öne eğilerek, ''Acılarını paylaşıyorum'' dedi. |
3. GÜN (02/06/1999) Öcalan Kanlı Olayları Kabul Etmedi, Karşı Olduğunu Engellemeye Çalıştığını söyledi. ___________ Yıldız Hemşire Hem Ağladı, Hem Ağlattı.
İmralı'daki durusma salonu
Yıldız Namdar, astsubay olan esi Murat Namdar'ın izin dönüsü Erzincan yolunda PKK elemanlarınca öldürüldüğü olayı HEM AĞLADI, HEM AĞLATTI. |
Terör örgütü elebaţý sanık Abdullah Öcalan'ın yakınları ile sanık avukatları, ikinci gün duruşması için Gemlik'ten İmralı'ya gitti. Avukatlar arasında, dün İstanbul'a giden ve duruşmalara katılmayacaklarını açıklayan Hasip Kaplan ve Ercan Kanar'ın bulunmadığı görüldü. İmralı'da bugün yapılacak duruşmaya katılacak sanık avukatları Mahmut Şakar, Niyazi Bulgan, Ahmet Avşar, Mükrime Tepe, Hatice Korkut ve İrfan Dündar ile sanık Öcalan'ın 12 yakını GEMPORT Limanı'ndan Ada'ya hareket etti. Öcalan'ın amcasının oğlu Mehmet Emin Öcalan, belgeleri eksik olduğu için İmralı'ya gidemedi. Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın duruşmasının 2. gününe katılacak müdahil avukatlar, müdahiller, şehit aileleri ve yakınları ile basın mensupları İmralı'ya gitti.Duruşmaya katılacak olanları taşıyan deniz otobüsü, saat 07.40'da Mudanya İrtibat Bürosu iskelesinden hareket etti. Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan, örgütün birinci derecede sorumlusunun kendisi olduğunu bildirdi. Yunanistan'daki eğitimlerin 1990 yılından sonra ağırılıklı olarak her konuda yapıldığını, İran'da ise örgütün hastanesinin bulunduğunu söyledi. Öcalan, Güney Kıbrıs Rum kesiminin ise örgüt üyelerine geçişler ve pasaport konusunda yardımcı olduğunu anlattı. Sanık Abdullah Öcalan'a, duruşmanın ikinci gününde, iddianamedeki iddialara ilişkin sorular yöneltildi, tanık ifad eleri hakkında görüşleri soruldu.Duruţmaya katýlmak üzere Ada'ya giden ţehit aileleri, yaký nları, gaziler, yabancı temsilciler, basın mensupları, sanık avukatları, Öcalan'ın yakınları saat 09.45'te duruşma salonuna alındılar. Duruşma heyetinin saat 10.00'da salondaki yerini almasının ardından, sanık Abdullah Öcalan da salona getirilerek, cam kafesteki yerini aldı. Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, Abdullah Öcalan'ın, jandarma, savcılık, ek ifadesi ve yedek hakimlikte alınan ifadelerini okudu.Öcalan, ifadeleri ''serbest iradesi'' ile verdiğini belirterek, ağır psikolojik durumu nedeniyle, hafıza değişikliğinin olduğunu ve bu nedenle ifadelerinde bazı kopukluklar bulanabileceğini söyledi. Mahkeme Baţkaný Okyay'ın, ''Terör örgütünün kuruluşundan bu yana, örgütün başkanı mısın?'' sorusu üzerine Öcalan, ''PKK'nın kurucusu olduğunu, kuruluşundan bu yana başkanlğını yaptığı'' belirterek, ţöyle konuţtu:''Örgütün birinci derecede sorumlusu benim. Ancak yakalandığım ana kadar örgütün birinci derecede sorumlusu bendim. Bazı örgüt üyelerinin bağılılıkları halen devam etmektedir. Örgütün eylem ve faaliyetlerinden birinci derecede sorumlu benim. Örgütün eylem ve program yapısı alanında 1990 yılından bu yana örgüt içinde bir iç mücadele vardır.'' Sanık Öcalan, ''Örgüt içi mücadele nedeniyle bazı kişilerin öldürülmesi talimatını verdiği yönünde bilgiler'' olduğunu hatırlatan Başkan Okyay'a, ''Bizde bir tüzük var. Tüzüğe göre aykırı hareket edenler, örgütce alınan kararlar gereğince, merkezde onaylandıktan sonra uygulandığı için, benim çok özel bir emrim olmaz'' dedi. Okyay'ın, ''kimler hakkında öldürme kararı verildi?'' sorusunu yanıtlayan sanık, örgüt iç yapı mücadelesinde (Betin) kod adlı Şahin Beliç, (Cemal) kod adlı Cemil Işık ile Şemdin Sakık gibi kişiler hakkında öldürme kararı verildiğini anlattı. Öcalan, örgüt dışında bir çizgi izledikleri için öldürtme talimatı alındığını söyledi. Sanık Öcalan, bu şekilde kaç kişinin öldürüldüğünü kesin söyleyemeyeceğini, ancak tahmini olarak örgütün bu yolla cezalandırdığı ''onlar ca kişi'' olduğunu kaydetti. Öcalan, bunun bir iç çatışma olduğunu dile getirdi. Abdullan Öcalan, bizzat emir verip vermediğinin sorulması üzerine, ''Kesinlikle örgüt üyelerine ben kişi adı vererek, öldürülme talimatı vermedim. Benim evli olduğum Kesire Yıldırım, merkez üyesidir. Kongerede ölüm kararı çıktı, ancak ben bunu uygulatmadım. Halen kendisi galiba İsveç'te yaşıyor'' diye konuţtu.-OLOF PALME'NİN ÖLDÜRÜLMESİ- Sanık Öcalan, 7 Ağustos 1984'te Almanya'da bir örgüt mensubunun öldürülmesi talimatını verdiği gerekçesiyle hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldığını hatırlatan Mahkeme Başkanı'na şu karşılığı verdi: ''Olof Palme cinayeti dahil, Avrupa'daki bir çok cinayet bana yüklenmek istendi. Bu eylemlerin talimatının benim tarafından verildiğini söyleyen örgütün üst düzey kişileri, bana karşı muhalif olanlardır.'' Okyay, ''Bak bunu iyi dinle... İsveç'in PKK'dan ayrılanlara sığınma hakkı vermemesi üzerine konuşma yapmışsınız ve Olof Palme'nin öldürülmesi emrini vermişsiniz'' sözleri üzerine sanık Öcalan şunları söyledi: ''Bu bana yüklenen bir komplodur. Avrupa'da PKK, provokatif biçimde şiddet eylemlerine karıştırıldı. Palme olayında bunun rolü vardı. O dönemde Avrupa sorumlusu Ali Çetiner'dir. İsveç'te yakalandı. İsveç ve Alman polisiyle çalıştığı kanısındayım.'' Başkan'ın, ''PKK'nın yayın organlarında Palme'nin öldürülmesiyle ilgili yazınızın etkisi olmadı mı?'' sorusunu ise Öcalan şöyle yanıtladı: ''Hayır. Bu yazıları bana göstersinler. Bu yazıları yazan Hüseyin Yıldırım'dır. Kendisi örgütün dış ilişkiler sorumlusudur. Yazısında, Olof Palme'yi tehdit ediyor ve (başına gelecekleri görür) şeklinde sözler kullanıyor. Böyle bir emri ben vermişsem, bunun yayınlanmasını Hürriyet Gazetesi'nden istedim, ama yayınlamadılar. Palme'yi PKK Rejin Örgütü'nün öldürd üğü yolunda bilgiler aldım. Bu örgütü Kesire Yıldırım ve Hüseyin Yıldırım kurdu, geliştirmek istedi. Genellikle Avrupa'da faaliyet gösteriyor.''Terör örgütünün elebaşı sanık Öcalan, Karadeniz bölgesinde Türkiye Devrim Partisi, TİKKO, DHKP-C ve Devrimci Halk Partisi ile lojistik destek seviyesinde ilişkileri bulunduğunu söyledi. Öcalan, ASALA örgütü ile 1980'li yıllarda ilişkilerinin olduğunu da bildirdi. Sanık Öcalan, Mahkeme Başkanı Okyay'ın örgüte silah temini ile ilgili sorusu üzerine, ''Körfez Savaşı'ndan sonra Irak'ta çok sayıda silah satılıyordu. Füze dahil herşeyi almak mümkündü. Kanas suikast silahlarını da buradan aldı'' diye konuţtu.Bir baţka soru üzerine Öcalan, yakalandıktan sonra kendisini ziyarete gelen kardeşinin ve yakınlarının kendisinden,''cesur olmasını istediklerini'' söyledi. Bu sözler üzerine Okyay tepki göstererek, ''Başka kimselerin desteğine ihtiyacın olmasın. Özgürce davran. Özgürce hareket et'' dedi. Abdullah Öcalan da dünkü savunmasında barış ve kardeşlik çağrısında bulunurken içinden geleni söylediğini iddia ederek, ''Bu korkudan değildir'' diye konuţtu. -''SURİYE'DE HERKES BENİ TANIR''- Öcalan, bir soru üzerine, Kuzey Irak'taki BM Atruţ Kampý'na, Türk yurttaşlarının ve yakınlarının birçoğunun, ''kendi yanlarında olduğu için geldiklerini, bu konuda herhangi bir zorlama olmadığını'' öne sürdü. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'taki operasyonların zamanını daha önceden öğrendiklerini iddia eden Öcalan, ''Kürdistan Demokrat Partisi ile Irak'ın ilişkileri iyi olduğu için, KDP'den operasyonların yapılacağı yönünde bilgi aldıklarını'' ileri sürdü. Başkan Okyay'ın sorusu üzerine, ''Ali Fırat'' kod adıyla çıkan yazıların kendisine ait olduğunu belirten Öcalan, Suriye'de önce ''Ali'', sonra da ''Hammer'' kod adlarını kullandığını ifade etti. Suriye'de tanınmaya başladıktan sonra, ''kod adı kullanmaya gerek kalmadığına'' işaret eden Öcalan, ''Çünkü Suriye'de herkes beni tanır'' diye konuştu. Diğer bir soru üzerine Öcalan, Piţmanlýk Yasası'nın çıkmasından sonra, örgütten kopmaların artması beklenirken, aksine kopmalarda azalma olduğunu iddia etti. Öcalan, ''Ben örgüt içinde genelde bir yasallaşma sürecini başlattım ve bunun için çalıştım'' diye konuştu. Baţkan Okyay , savunma avukatı Orhan Oruç'un yarın ve daha sonraki duruşmalara katılmasını sağlamak amacıyla DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazılmasına, sunulan belgelerin her zaman incelenmesi mümkün olduğundan sanık avukatlarına verilmesine yer olmadığını, sanık avukatlarının müvekkileriyle görüşme taleplerinin dikkate alınarak, duruţma başlamadan ve duruşmaya öğlen verilen arada görüşmelerinin sağlanması için ilgililere iletilmesi ve sanık Öcalan'ın tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmanın yarın saat 10.00'a bırakıldığını açıkladı. Bu arada, erteleme kararının ardından duruşma salonundan çıkan şehit aileleri ve yakınlarından iki kişi fenalık geçirdi. Bu kişilere Ada'da bulunan sağlık görevlileri müdahale etti. |
2. GÜN (01/06/1999) "Yunanistan, Yugoslavya, İran ve Rumlardan büyük yardım gördük", dedi... Apo, cam kafes içerisinde
|
İmralı'daki duruşmaya katılacak sanık yakınları, avukatları, saat 08.30'da ''Gazi Yatı'' ile Ada'ya geldiler. Bu kiţilerin, yolda motor arızası nedeniyle bir saatlik gecikmeyle İmralı'ya geldikleri öğrenildi. Müdahil avukatları ile müdahil ve izleyici şehit aileleri ile basın mensupları ve diğer izleyicileri taşıyan Akţemseddin deniz otobüsü de saat 08.55'te Ýmralı'ya ulaştı.Mahkemeye katılacak kişiler İmralı'da yeniden güvenlik kontrolünden geçirildikten sonra, sanık yakınları, avukatları ile müdahiller, izleyiciler ve basın mensupları ayrı ayrı kapılardan mahkeme salonuna alındılar. Mahkeme salonunda sadece TRT ve A.A'nın görüntü almasına izin verildi. Sanık terörist Öcalan, saat 09.38'de tutuklu bulunduğu cezaevinden bir araca alınarak mahkeme salonuna getirildi. Teröristbaşını yargılayacak Ankara 2 No'lu DGM heyetinin yerini almasının ardından Öcalan mahkeme salonu içindeki özel cam bölmeye alındı ve duruţma saat 10.00'da baţladý.Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan'ın duruşmasına başlandı. Sanık Öcalan, ''İmralı Adası'nda tutuklu bulunduğu süre içerisinde, işkence görmediğini ve baskı altında olmadığını'' söyledi. Sehit ailelerinden özür de dileyen Öcalan, ''acılarınızı paylaşıyorum'' dedi.İmralı Adası'nda saat 10.00'da başlayan duruşmada, Mahkeme Heyeti Başkanı, Ankara 2 No'lu DGM'nin Başkanı M. Turgut Okyay, önce sanık Abdullah Öcalan'ın kimlik tespitini yaptı. Sanığa anne ve babasının adını sorup, doğum tarihi ve yerini belirleyen Okyay, daha sonra Öcalan'a, ''evli misin?'' sorusunu yöneltti. Öcalan'ın, ''bekarım'' yanıtı üzerine Okyay bu kez, ''boşandın mı?'' diye sordu. Öcalan da bu soruyu, ''hayır, prensipte bir evliliği m var ama bekarım'' diye yanıtladı.Sanığın 7 aydır tutuklu olduğunu ifade eden M. Turgut Okyay, Öcalan'dan oturmasını istedi. Abdullah Öcalan, bir açıklama yapmak istediğini belirtti. Okyay'ın söz vermesi üzerine Öcalan, ''yakalandığı gün barış için yaşayacağına söz verdiğini ve Türkiye'ye getirildiği günden beri baskı ve işkence görmediğini beyan etmek istediğini'' bildirdi. Mahkeme Baţkaný M. Turgut Okyay, sanık Öcalan'ın sözlerini tutanağa eksiksiz geçirdi. Okyay, daha sonra sanık avukatı Hasip Kaplan'a söz verdi. Kaplan, mahkemeden duruşmanın ertelenmesi isteminde bulundu. Mahkeme, Kaplan'ın istemini yerinde bulmayarak, yargılamanın devamına karar verdi. Daha sonra iddianamenin okunmasına geçildi.Terör örgütü elebaşını, İmralı Adası'nda Ankara 2 No'lu DGM h eyeti yargılıyor.Heyete, Mehmet Turgut Okyay başkanlık ediyor. Okyay'ın solunda her zamanki oturma düzenine göre sivil üye Hüseyin Eken, sağında ise askeri üye Hakim Albay Abdülkadir Davarcıoğlu yer alıyor. Davanın bugünkü ilk duruşmasına iki savcı çıktı. Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcısı Cevdet Volkan ve Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Talat Şalk iddia makamında yan yana oturuyorlar. Başsavcı Cevdet Volkan, Savcılar Talat Şalk, Nuh Mete Yüksel ve Hamza Keleş tarafından hazırlanan 139 sayfalık iddianame, Baţsavcı Volkan ve Savcı Şalk tarafından duruşmanın sabahki bölümünde okunmaya başlandı. -ÖCALAN'IN SÖZLERİ- Kimlik tespitinden sonra söz alan sanık terörist Öcalan kısa bir açıklama yapmak istediğini bildirdi. Mahkeme Başkanı'nın söz vermesi üzerine Öcalan, yakalandığı günden bugüne kadar herhangi bir kötü söze muhatap olmadığını, bugüne kadar baskı, hakaret ve işkence görmediğini söyledi. Öcalan, sözlerini ţöyle sürdürdü: ''Demokratik Cumhuriyet ekseninde barış ve kardeşlik için devletin hizmetinde çalışmak isteği ve kararlılığımı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu konuda gösterdiği saygının gereği olarak ben de bu düzeydeki kararlılığımı saygıyla ve şükranla belirtmek istiyorum. Bundan sonra barış ve kardeşlik için yaşayacağımı, Türkiye Cumhuriyeti'ne bu amaçla hizmet edeceğimi belirtmek istiyorum. Barış ve kardeşlik için yaşamam gerektiğini düşünüyorum. Akıtılan bu kanın durması ve barış için çalışacağıma söz veriyorum.''Abdullah Öcalan, baţta Yunanistan olmak üzere Rusya ve Ý talya'nın, yakalanması sürecinde uluslararası hukukun gereklerini yerine getirmediklerini ifade ederek, yakalanmasında bu ülkelerin payının olduğunu söyledi. Bu nedenle yargılanmasının ve savunmasının hukuki bir değeri olacağına inanmadığını kaydetti. Barış ve kardeşlik için yaşaması gerektiğini söylediğini hatırlatan teröristbaşı, savunmasını da bu temelde yapacağını bildirdi. Teröristbaşı, sehit ailelerine bir açıklama yapmak istediğini belirterek ve onlara dönerek, ''Saygıdeğer şehit yakınlarına da bir açıklama yapmak istiyorum. Üzüntülerini ve acılarını yürekten paylaşıyorum. Özür diliyorum. Bir toplumsal yaradan kaynaklanan bu kanın durması ve barış için elimden gelen her türlü çabayı göstereceğim sözünü veriyorum. Saygılarımla'' diye konustu.Saat 12.30-13.30 arasında verilen aradan sonra duruşma, 139 sayfalık iddianamenin okunması ile sürdü. |
1. GÜN (31/05/1999) Apo : "Devletin hizmetindeyim. Sehit Ailelerinden Özür Diliyorum," dedi.
Apo'nun Avukatları Hasip Kaplan ve Ercan Kanar durusmadan çekildiler.
"Saygılarımla" |
Her Hakkı Saklıdır 1999ã. Bu sayfaların çalışması Yavuz GERÇEKÇİ tarafından yapılmıştır. İzinsiz kopyalanamaz. |